Türk
Dil Kurumu’na göre kuşak yaklaşık olarak yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini
oluşturan bireyler öbeğidir.“Generation Y” ya da “Y Kuşağı” hangi tarihler
arasındaki kuşağa denmeli kafalar karışık. Kimine göre 1977-2000; kimine göre
1981-2000; kine göreyse 1978-1996 arası doğan kuşak X Kuşağı’nın takipçisi olan
Y Kuşağı.
Rivayet
muhtelif olsa da Y Kuşağı’nın özellikleri sıralanırken bir hemfikir olma durumu
mevcut. Genelde bu kuşağa atfedilen özellikler şunlardır;
·
Y Kuşağı, seksen sonrası yetişen apolitik bir
kuşak.
·
Teknoloji ile iç içeler. Oyuncakları wii,
play station, ipad, ipod.
·
Sosyal medyada vakit geçirme süreleri
ebeveynlerini birkaç kez katlıyor.
·
TC Kimlik Numaraları’nı bilmiyorlar ama Black
Berry Messenger için gereken PIN numaralarını anında ezberliyorlar.
·
Öz güvenleri tavan yapmış durumda.
·
Sorguluyor ve otoriteye meydan okuyorlar.
·
İkna olmadan asla tatmin olmuyorlar.
·
“Tek başına” yaşıyorlar
·
Egosantrikler. Onaylanmak takdir görmek
istiyorlar.
·
Bilgiye çabuk ulaşıyor ama görsel
materyalleri yazılı materyale yeğliyorlar.
Daha
pek çok özellik sıralanabilir ama buraya kadar sıraladıklarımız bile talepkar
ama tatmin edilmesi zor bir görüntü çiziyorlar.
Y
Kuşağını asıl önemli kılan Türkiye’deki nüfusun yaklaşık %25 ‘ini
oluşturmaları. En genci 12 – 16 en yaşlısı 30 – 34 yaş aralığındaki bu kuşak
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında iş gücünün %60 ya da 70 ‘ini oluşturacak. Sayıları
yaklaşık 15 – 20 milyon arası.
Şimdiden
hayatın akışını ve iş gücünü değiştirmeye başladılar bile. İnsan Kaynakları
sektörel olarak Y Kuşağını tanımada daha atak ve adaptasyon konusunda eğitim
sektöründen daha başarılı görünmekte. Ama yeterli değil.
Bu
çocuklar psikolojik danışman ve rehber öğretmenleri değişime zorluyorlar. Bilinen
klasik yöntemler yerini yeni bir öğrenci – öğretmen ilişkisine bırakıyor. Y
Kuşağı’nın bir rehber öğretmenden beklentisi çok yüksek. Anlaşılmak kadar takip
edilmek, geri dönütler görmek ve sık sık ödüllendirilmeyi bekliyor. “Otorite
kavramından nefret ediyor. Pek çok rehber öğretmen otoriter yaklaşım yerine
düşünceli bir büyük ya da abi – abla gibi davranmayı benimsese de öğrenci bunun
da ötesini istiyor. Öğretmenini bir dost bir arkadaş gibi görmek, taleplerinin
dinlenmesi, karar alınırken etki edebilmek ve sürece dâhil olmak istiyor.
Etkileşimin bu kadar yüksek olduğu bir nesle danışma hizmeti vermek için
onların temposuna ayak uydurmak elzem. Hizmeti sunan talep edenin şartlarına
evrilmek zorunda.
Bu
zorunluluk eninde sonunda “E-Rehberlik” konusunu gündemimize oturtacak gibi.
Hızla e-öğrenme, uzaktan eğitim konuları gündemimize yerleşiyorken, geleceğin
öğrenme modelinin uzaktan eğitim, e-öğrenme ve birazda klasik örgün eğitimin
bir sentezi olacağı fikri genel kabul görürken rehberlik ve danışma
hizmetlerinin bunun dışında kalacağını düşünmek abesle iştigal olur.
Bugün
pek çok üniversite, özel okul veya dershane öğrencisi ile sosyal medya,
internet ya da mobil cihazlar üzerinden haberleşip iletişim kurarken. PodCast
üzerinden ders dinlemek, android tabanlı tablet bilgisayarlarla okulunuza canlı
bağlanarak bir konferansı takip etmek mümkünken 7/24 çevrimiçi rehberlik
hizmeti talep etmenin zamanı geldi dersek yanılmış olmayız.
Pek
çoğumuzun aklı, bozulan aracımıza yol yardımı çağırır ya da GSM operatörümüze
bağlanıp tarife değiştirir gibi rehberlik ve danışma hizmeti almanın mümkün
olup olmadığı konusunu sorgulamaktan bile kaçınırken, zaman bizi bunun
gerçekliğe dönüşeceği günlere doğru hızla sürüklemektedir.
Çevrimiçi
yaşam bir gerçekliktir. Rehberlik ve danışma hizmetleri de bu gerçekliğe uyum
göstermek zorundadır. Dokunmadan anlamanın, aynı havayı solumadan tam bir
rehberlik yapılıp yapılamayacağının sorgulanması ayrı bir konu, dokunmadan arkadaşlıkların
kurulduğu, ilişkiler yaşandığı, sanal şehirler ve çiftliklerde üretimin elan
devam ettiği, medeniyetlerin bir biri ile savaştığı sanal bir dünya da
rehberlik ve danışma hizmetinin de bu sürece eklemleneceğini ön görmek ayrı bir
konudur.
E-rehberlik
pek çok kişi için uzak gelecekmiş gibi görünse de uzak gelecekte bir gün
gelecek. Şimdiden bunun üzerinde düşünmeli ve e-rehberliğin potansiyel
sorunlarını belirleyerek çözümler üretmeliyiz.
Bana
göre e-rehberliğin en büyük problemlerinden birisi hız ve değişkenliğe ayak
uydurma sorunudur. Hizmeti veren kitle görece tutukken bu tip bir rehberliği talep
edecek kitle son derece aktif, değişken ama bir o kadar da tutkulu. Bu yüzden,
tatmin olacağı, inanacağı bir hedef arayan. Bu hedefi bulduğunda motive
olabilen. Ancak motive olduğunda da en üst düzeyde bir performans sergileyen bu
bireylere çevrimiçi bir ortamda nasıl bu inanç verilecek ve motivasyonun daima
en üst düzeyde kalması nasıl sağlanacak?
Zira
Y Kuşağı inandığında güçlü bir dürtüyle işine sarılan bir kuşak. Uzun vadeli
plan yapmıyorlar ve önlerindeki süreç ne ise -eğitim ya da başka bir şey- onu
en kısa sürede tamamlamayı hedefliyorlar. İyi bir yönlendirme onun bir oyunda “level”
atlar gibi belirlediği hedefe götüren tüm güçlükleri aşama aşama ortadan kaldırmasını
sağlayabilir. Bu tanımlamalar okuyucuya rehberlik ve danışma hizmetinin bir
bilgisayar oyunu gibi anlatıldığı hissini uyandırsa da kimse ilerde bir oyunu
oluşturan mimarinin e-rehberlik sürecini de oluşturmayacağını iddia edemez.
Şayet teknolojinin getirdiği üst düzey dönüt alabilme, anında iletişim kurma ve
takip edilebilirliğin kolaylaşması öğrenciyi izlemeyi mümkün kılan “facebook
yer bildirimleri” gibi eklentiler öğrenci ve danışmanının gönüllü bir anlaşma
ile kendilerini bağlamayı baştan kabul ettikleri bir sözleşme ile sürece dahil
edilirse ödül ya da ceza uygulamayı kısmen kolaylaştıran formel eğitimde
uygulanandan çok daha yakın, anlık bir takip ve iletişim olanağına sahip yepyeni
bir rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilebilir.
Uzak
gelecek bize sınıf sıraları ve kara tahtaların tarih olacağı bilgisi ile birlikte
rehberlik odalarının da bu kervana katılacağını fısıldıyor şimdiden. Rehberlik
ve danışma hizmeti veren meslektaşlarım ve bunların bağlı bulunduğu kurumsal
yapılar bunun ne kadar farkında bilmiyorum. Ama üzerinde düşünülmesi gereken
bir konu olduğuna yönelik inancım tam.
Burada
ele aldığımız sistem şimdikinden daha iyi ve verimli bir sistem olarak
sunulmamıştır. Zaten bunu ölçme ve şimdiden bir şey söyleme imkanımız da bulunmamaktadır.
Yapılan sadece teknolojinin ve değişen şartların dayattığı dönüşümden rehberlik
ve danışma hizmetinin nasıl çıkacağına yönelik bir sesli düşünmeden ibarettir.
Şimdi bunları düşünmenin zamanıdır. Zira arkadan gelen “Z Kuşağına” bu
konularda hazırlıksız yakalanmak işi daha da zora sokabilir.