10 Şubat 2012 Cuma

Y KUŞAĞINA E - REHBERLİK


  
Türk Dil Kurumu’na göre kuşak yaklaşık olarak yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeğidir.“Generation Y” ya da “Y Kuşağı” hangi tarihler arasındaki kuşağa denmeli kafalar karışık. Kimine göre 1977-2000; kimine göre 1981-2000; kine göreyse 1978-1996 arası doğan kuşak X Kuşağı’nın takipçisi olan Y Kuşağı.
Rivayet muhtelif olsa da Y Kuşağı’nın özellikleri sıralanırken bir hemfikir olma durumu mevcut. Genelde bu kuşağa atfedilen özellikler şunlardır;
·         Y Kuşağı, seksen sonrası yetişen apolitik bir kuşak.
·         Teknoloji ile iç içeler. Oyuncakları wii, play station, ipad, ipod.
·         Sosyal medyada vakit geçirme süreleri ebeveynlerini birkaç kez katlıyor.
·         TC Kimlik Numaraları’nı bilmiyorlar ama Black Berry Messenger için gereken PIN numaralarını anında ezberliyorlar.
·         Öz güvenleri tavan yapmış durumda.
·         Sorguluyor ve otoriteye meydan okuyorlar.
·         İkna olmadan asla tatmin olmuyorlar.
·         “Tek başına” yaşıyorlar
·         Egosantrikler. Onaylanmak takdir görmek istiyorlar.
·         Bilgiye çabuk ulaşıyor ama görsel materyalleri yazılı materyale yeğliyorlar.
Daha pek çok özellik sıralanabilir ama buraya kadar sıraladıklarımız bile talepkar ama tatmin edilmesi zor bir görüntü çiziyorlar.
Y Kuşağını asıl önemli kılan Türkiye’deki nüfusun yaklaşık %25 ‘ini oluşturmaları. En genci 12 – 16 en yaşlısı 30 – 34 yaş aralığındaki bu kuşak Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılında iş gücünün %60 ya da 70 ‘ini oluşturacak. Sayıları yaklaşık 15 – 20 milyon arası.
Şimdiden hayatın akışını ve iş gücünü değiştirmeye başladılar bile. İnsan Kaynakları sektörel olarak Y Kuşağını tanımada daha atak ve adaptasyon konusunda eğitim sektöründen daha başarılı görünmekte. Ama yeterli değil.
Bu çocuklar psikolojik danışman ve rehber öğretmenleri değişime zorluyorlar. Bilinen klasik yöntemler yerini yeni bir öğrenci – öğretmen ilişkisine bırakıyor. Y Kuşağı’nın bir rehber öğretmenden beklentisi çok yüksek. Anlaşılmak kadar takip edilmek, geri dönütler görmek ve sık sık ödüllendirilmeyi bekliyor. “Otorite kavramından nefret ediyor. Pek çok rehber öğretmen otoriter yaklaşım yerine düşünceli bir büyük ya da abi – abla gibi davranmayı benimsese de öğrenci bunun da ötesini istiyor. Öğretmenini bir dost bir arkadaş gibi görmek, taleplerinin dinlenmesi, karar alınırken etki edebilmek ve sürece dâhil olmak istiyor. Etkileşimin bu kadar yüksek olduğu bir nesle danışma hizmeti vermek için onların temposuna ayak uydurmak elzem. Hizmeti sunan talep edenin şartlarına evrilmek zorunda.
Bu zorunluluk eninde sonunda “E-Rehberlik” konusunu gündemimize oturtacak gibi. Hızla e-öğrenme, uzaktan eğitim konuları gündemimize yerleşiyorken, geleceğin öğrenme modelinin uzaktan eğitim, e-öğrenme ve birazda klasik örgün eğitimin bir sentezi olacağı fikri genel kabul görürken rehberlik ve danışma hizmetlerinin bunun dışında kalacağını düşünmek abesle iştigal olur.
Bugün pek çok üniversite, özel okul veya dershane öğrencisi ile sosyal medya, internet ya da mobil cihazlar üzerinden haberleşip iletişim kurarken. PodCast üzerinden ders dinlemek, android tabanlı tablet bilgisayarlarla okulunuza canlı bağlanarak bir konferansı takip etmek mümkünken 7/24 çevrimiçi rehberlik hizmeti talep etmenin zamanı geldi dersek yanılmış olmayız.
Pek çoğumuzun aklı, bozulan aracımıza yol yardımı çağırır ya da GSM operatörümüze bağlanıp tarife değiştirir gibi rehberlik ve danışma hizmeti almanın mümkün olup olmadığı konusunu sorgulamaktan bile kaçınırken, zaman bizi bunun gerçekliğe dönüşeceği günlere doğru hızla sürüklemektedir.
Çevrimiçi yaşam bir gerçekliktir. Rehberlik ve danışma hizmetleri de bu gerçekliğe uyum göstermek zorundadır. Dokunmadan anlamanın, aynı havayı solumadan tam bir rehberlik yapılıp yapılamayacağının sorgulanması ayrı bir konu, dokunmadan arkadaşlıkların kurulduğu, ilişkiler yaşandığı, sanal şehirler ve çiftliklerde üretimin elan devam ettiği, medeniyetlerin bir biri ile savaştığı sanal bir dünya da rehberlik ve danışma hizmetinin de bu sürece eklemleneceğini ön görmek ayrı bir konudur.
E-rehberlik pek çok kişi için uzak gelecekmiş gibi görünse de uzak gelecekte bir gün gelecek. Şimdiden bunun üzerinde düşünmeli ve e-rehberliğin potansiyel sorunlarını belirleyerek çözümler üretmeliyiz.
Bana göre e-rehberliğin en büyük problemlerinden birisi hız ve değişkenliğe ayak uydurma sorunudur. Hizmeti veren kitle görece tutukken bu tip bir rehberliği talep edecek kitle son derece aktif, değişken ama bir o kadar da tutkulu. Bu yüzden, tatmin olacağı, inanacağı bir hedef arayan. Bu hedefi bulduğunda motive olabilen. Ancak motive olduğunda da en üst düzeyde bir performans sergileyen bu bireylere çevrimiçi bir ortamda nasıl bu inanç verilecek ve motivasyonun daima en üst düzeyde kalması nasıl sağlanacak?
Zira Y Kuşağı inandığında güçlü bir dürtüyle işine sarılan bir kuşak. Uzun vadeli plan yapmıyorlar ve önlerindeki süreç ne ise -eğitim ya da başka bir şey- onu en kısa sürede tamamlamayı hedefliyorlar. İyi bir yönlendirme onun bir oyunda “level” atlar gibi belirlediği hedefe götüren tüm güçlükleri aşama aşama ortadan kaldırmasını sağlayabilir. Bu tanımlamalar okuyucuya rehberlik ve danışma hizmetinin bir bilgisayar oyunu gibi anlatıldığı hissini uyandırsa da kimse ilerde bir oyunu oluşturan mimarinin e-rehberlik sürecini de oluşturmayacağını iddia edemez. Şayet teknolojinin getirdiği üst düzey dönüt alabilme, anında iletişim kurma ve takip edilebilirliğin kolaylaşması öğrenciyi izlemeyi mümkün kılan “facebook yer bildirimleri” gibi eklentiler öğrenci ve danışmanının gönüllü bir anlaşma ile kendilerini bağlamayı baştan kabul ettikleri bir sözleşme ile sürece dahil edilirse ödül ya da ceza uygulamayı kısmen kolaylaştıran formel eğitimde uygulanandan çok daha yakın, anlık bir takip ve iletişim olanağına sahip yepyeni bir rehberlik ve danışmanlık hizmeti verilebilir.
Uzak gelecek bize sınıf sıraları ve kara tahtaların tarih olacağı bilgisi ile birlikte rehberlik odalarının da bu kervana katılacağını fısıldıyor şimdiden. Rehberlik ve danışma hizmeti veren meslektaşlarım ve bunların bağlı bulunduğu kurumsal yapılar bunun ne kadar farkında bilmiyorum. Ama üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğuna yönelik inancım tam.
Burada ele aldığımız sistem şimdikinden daha iyi ve verimli bir sistem olarak sunulmamıştır. Zaten bunu ölçme ve şimdiden bir şey söyleme imkanımız da bulunmamaktadır. Yapılan sadece teknolojinin ve değişen şartların dayattığı dönüşümden rehberlik ve danışma hizmetinin nasıl çıkacağına yönelik bir sesli düşünmeden ibarettir. Şimdi bunları düşünmenin zamanıdır. Zira arkadan gelen “Z Kuşağına” bu konularda hazırlıksız yakalanmak işi daha da zora sokabilir.

Hiç yorum yok: